Şimdi hamle sırası devlette

18.07.2025 medyascope.tv

18 Temmuz 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Geçen hafta bugün, yani tam bir hafta önce çok önemli bir gelişme yaşandı. 15 kadın, 15 erkek PKK militanı Irak'ın Süleymaniye kentinin yakınlarında bir mağaranın önünde törenle silahlarını yaktılar ve böylece PKK'nın fesih kararı ve silahları bırakma kararının ilk ciddi, gözle görülen sembolik adımı atılmış oldu. Bir hafta geçti ve Türkiye beklemede. Ertesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan Ankara'da Kızılcahamam'da yaptığı konuşmada ilk defa çözüm sürecine sahip çıktı. Yani bunun sorumluluğunu, siyasi sorumluluğunu üstlendi. Temkinli bir konuşmaydı. Eksikleri, fazlaları, tartışma noktalarıyla o da aslında önemli bir andı, Erdoğan'ın daha önce tutuk davrandığı bir konuda ilk defa bu kadar açık angaje olması. Ve şimdi bekliyoruz. Neyi bekliyoruz? Tabii ki birtakım görüşmeler sürüyor. İmralı, yani Abdullah Öcalan'ın eksen alındığı görüşmeler sürüyor; İmralı Heyeti gidiyor, sonra siyasetçilerle görüşüyor, siyasi partilerle görüşüyor. Ve şu anda odaklandığımız nokta Meclis’te kurulacak olan komisyon. 30-35 kişilik bir komisyondan bahsediliyor ve bu komisyonun geliştireceği önerilerin yasalaşması ya da var olan birtakım eksiklerin, yasal eksiklerin giderilmesi gibi, bazı yasaların değiştirilmesi, bazı yeni yasaların yapılması gibi bir süreç önümüzde bekliyor. Bu yasal entegrasyon süreci, hukuki entegrasyon süreci olarak devlet tarafından ‘‘Sürecin dördüncü aşaması’’ olarak tanımlanıyor. Üçüncü aşama silah bırakmaydı. Tabii silah bırakma daha yeni başladı, sürecek ama silah bırakmayla hukuki düzenlemeler sanki birlikte gidecek. Yani üçüncü ve dördüncü aşamalar birlikte gidecek ve birbirlerini besleyecekler. Besleyecekler derken, kamuoyunun oluşması ile ilgili bir şey. Cuma günü silah yakma olayı "PKK asla silah bırakmaz" diyenleri susturdu. Ama şimdi diyorlar ki, "Onu yaptılar ama devamı gelecek mi?" İşte devamı gelince yine susmak zorunda kalacaklar. Fakat devamının gelebilmesi için de devletin birtakım düzenlemeler yapması gerekiyor. Evet, komisyon ama komisyon zaman alacak. Meclis tatile girecek. Tatilde çalışsa bile esas olarak sonbaharda, kışın bir şeyler çıkmaya başlayacak. Fakat bu arada devlet birtakım şeyleri yapabilir, yapması gerekiyor. Öncelikle hakkında Anayasa Mahkemesi, AİHM kararı gibi kararlar olan kişilerin cezaevinden çıkarılması gerekiyor. Bunların başında tabii ki HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ var. Başka isimler de var ama öncelikle Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın bir an önce serbest bırakılması gerekiyor. Çünkü onların içeride tutulması için herhangi bir hukuki düzenleme yapmak gerekmiyor. İçeride tutulmaları tamamen siyasi bir karar. Haklarında kendi lehlerine o kadar karar olmasına rağmen siyasi iktidar bunları yerine getirmiyor, gereğini yerine getirmiyor. Bunu yapması gerekiyor. Yani Erdoğan'ın bir onayına, işaretine bağlı. Özellikle Selahattin Demirtaş'ın çıkması, olayın merkezi artık yasal siyaset olacağı için çok katkı verecek. Hem özgürlüğüne kavuşmasıyla birlikte Kürt kamuoyu ve Kürt siyasi hareketi nezdinde bir heyecan olacak, ama onun ötesinde çıktıktan sonra DEM Parti içerisinde aktif bir siyaset yapması, özgür bir şekilde yapması halinde süreç kesinlikle ve kesinlikle daha hızlı ve daha sağlam bir şekilde yürüyecektir. Ama sadece bunlar değil, devletin yine bu kayyum atamalarından vazgeçmesi gerekiyor. Bunlar da yine siyasi iradeyle alınan kararlardı ve yine siyasi iradeyle geri alınabilecek kararlar. DEM Partili ama aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin, kayyum atanmış yerlerinin — mesela İstanbul'da Esenyurt ve Şişli var, Güneydoğu'da çok sayıda yer var, ilk aklıma gelenler Van, Batman, Hakkar, ilk aklıma gelenler bunlar, başkaları da var — bütün bunların iade edilmesi gerekiyor, tekrar seçilmişlerin gelmesi gerekiyor. Ama bunun da ötesinde bir diğer husus da şu: İktidarın bu sürecin sağlıklı yürümesi için, benim bir süredir ısrarla vurguladığım, 19 Mart sürecinde artık frene basması gerekiyor. Siz istediğiniz kadar PKK'yla barış konusunda adım atın, eğer CHP ile savaşırsanız, savaşmayı sürdürürseniz, bir de bunu şiddetlendirirseniz yaptığınız her şey boşa gidecek. Bu çok açık ve net. İki konu birbirinden bağımsız diye düşünenler ya kendileri yanılıyorlar ya da bizi yanıltmaya çalışıyorlar. Bakın en son ne oldu? Ahmet Özer’e PKK suçlamasından tahliye kararı çıktı ama CHP'li Ahmet Özer olarak bir, sözüm ona, yolsuzluk iddiasıyla cezaevinde tutulmaya devam ediyor, Esenyurt Belediye Başkanı. Ki Ahmet Özer çok sembol bir isim aslında. Cumhuriyet Halk Partisi'nde siyaset yapan ama Kürt hareketi içerisinde de belli bir saygınlığı olan, ilişkileri olan birisi. Bu süreçte Ahmet Özer gibi aynı zamanda akademik yönü de güçlü olan bir ismin çok ciddi katkıları olacaktır. Devlet elindeki birçok imkanı bile bile kullanılmaz hale getiriyor ve bu da aslında Türkiye'nin bu son derece kritik ve hayati sürecini tehlikeye atıyor. Tekrar şöyle toparlamak mümkün: Evet, komisyon olacak, komisyondan birtakım şeyler gelecek ama bu zaman alacak; o zaman beklerken devlet atabileceği adımları atıp siyasi olarak verdiği birtakım kararları iptal etmesi gerekiyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuda artık ısrar etmemesi, Selahattin Demirtaş başta olmak üzere, bazı şeylerden feragat etmesi gerekiyor, yani kendisine göre. Dolayısıyla işin gereğini yapması gerekiyor. Kendi otoriterliğinden birazcık da olsa vazgeçmesi gerekiyor. Aksi takdirde PKK silah bırakmayı hızlı bir tempoyla sürdürmeyebilir ve üçüncü şahıslar bu sürece ciddi bir şekilde müdahil olabilir. Öcalan'la yapılan son görüşme, daha doğrusu notları çıkan son görüşme, Mayıs ayı sonunda yapılan görüşmede çok açık bir şekilde kendisine söyleniyor; "Eskiden bize merhaba bile demeyenler şimdi bizimle çok yakından ilgilenmeye çalışıyorlar" diye vurgulanıyor. Kimseye bu fırsatı Türkiye'nin vermemesi lazım.
Bugün yayını bir kişiye değil, bir grup kişiye ithaf etmek istiyorum. Benim Galatasaray Lisesi'nde okuduğum 6-C sınıfı. Burada yıl yanılmıyorsam 1973. Hazırlığı 1972'de Ortaköy'de okumuştuk. Şimdi Galatasaray Üniversitesi oldu. Daha sonra Beyoğlu'na çıktık. Beyoğlu'ndaki ilk senemiz ve burada toplanan arkadaşlar. Bunu niye söylüyorum? Çünkü şu anda Türkiye'de çok acı bir tartışma var, LGS tartışması var. LGS tartışması nedir? Çok sayıda kişinin şampiyon olduğu söyleniyor, 719 galiba. Ve insanlar da inanmıyorlar. Hile karıştırıldığını düşünüyorlar. Ve Milli Eğitim Bakanı çok yadırgatıcı bir üslupla bu soruları soranlara, ‘‘Geri zekalılara anlatır gibi anlattık, hâlâ anlamadılar’’ gibi laflarla olayı geçiştirmeye çalışıyor. Ben usulsüzlük yapılmıştır demiyorum; ama daha önce Fethullahçıların soruları çaldıklarını ve dağıttıklarını bilen birisi olarak pekâlâ olabileceğini düşünüyorum. Bir de şunu biliyorum ki, şu anda ülkeyi yönetenler bu tür konularda kimseye güven vermiyorlar. İşte bizim bu tarihte okuduğumuz yıllarda biz sınavla girdik. İlkokuldan sonra sınavla girdik. Şimdi ortaokuldan sonra sınavla giriliyor. Ve o yıllarda o sınavlara kimse şüpheyle bakmazdı. Türkiye'de çok sorun vardı. Devlet toplum ilişkileri çok sorunluydu. Ama böyle konularda cumhuriyetin o eşitlik ilkesine sadık kalındığı düşünülürdü. Böyle tartışmalar çıkmazdı. Ve biz, şu anda fotoğrafta gördüğünüz kişiler, ki içlerinden üçünü kaybettik; birisi bahsettiğim en sağ uçta en uzun boylu İmarettin Algül, arada Turgay Can ve Haluk Yıldız da var. Üç arkadaşımızı kaybettik maalesef. Allah rahmet eylesin. Şimdi birbirinden farklı yerlerden gelen, kimisi İstanbul, kimisi Anadolu'nun değişik illeri, kimisi İstanbul'un değişik semtleri, hepsi sosyetik olmayan semtler ve bir arada yatılı olarak, hepimiz değil ama büyük çoğunluğumuz yatılıydı, bir hayata atıldık ve cumhuriyet bize bu imkanı sağladı. Ama şu anda maalesef Türkiye, cumhuriyet değerlerinin çok ciddi aşındığı bir ülke ve insanlar cumhuriyetin temel ilkelerinden olan eşitlik ve kardeşliğin devlet tarafından uygulanmadığı konusunda çok ciddi endişelere sahipler. Bir son not, geçen bir yayında bahsettim, konuk olduğum bir yayında bahsettim; benim hayatta en büyük şanslarımdan birisi yatılı okumaktı. Yatılı okumak zordur ama bir şekilde işi kıvırırsanız çok iyi bir şeydir. Aileler ve çocukları, özellikle şimdi lisede okuyacak olanlar için söylüyorum — birçok lisenin yatılı bölümleri var — yatılı okumaktan ya da çocuğunuzu yatılı okutmaktan çekinmeyin. Tabii ki ailelerin yeri ayrı; ama yatılı olmak, yatılı kültürü, ortaklaşarak hayat inşa etmenin gençlere, çocuklara kattığı çok şey var. Tekrar söylüyorum, benim Galatasaray Lisesi'nde okumam en büyük şansımdı. Bunu yatılı okumak ayrıca bir şanstı. Bunu da belirteyim. Umarım son sınavda hiçbir usulsüzlük olmamıştır. Ama tekrar söyleyeyim; ben yapılan açıklamalara, hele bir gecede rektör olup ertesi gün vesaire, neyse, bu Milli Eğitim Bakanı'nın yaptığı açıklamalara vatandaş olarak güvenmiyorum. Onun açıklamalarına güvenmiyor olmam hile yapıldığı anlamına gelmez. Ama bu güveni vatandaşlarına verebilen bir devlet yok. "Devlet ne yapar, ne eder ama yurttaşlarına eşit muamele eder" düşüncesini maalesef yok ettiler. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
20.07.2025 Apoculuk ve Fethullahçılık: Benzerlikler ve farklılıklar
19.07.2025 Suriye’deki kaos çözüm sürecini tehlikeye sokabilir
18.07.2025 Şimdi hamle sırası devlette
17.07.2025 Erdoğan bu İmamoğlu’nun yargılanmasının TRT’de canlı yayınlanmasını istemeyecektir
16.07.2025 Burak Cop anlattı: CHP çözüm sürecinde ne yapıyor, ne yapmalı?
16.07.2025 Vahap Coşkun: TBMM’deki komisyon nasıl şekillenecek, ne yapacak?
16.07.2025 Erdoğan “PKK ile barış, CHP ile savaş” stratejisinden bir an önce vazgeçmeli
15.07.2025 15 Temmuz’un 9. yılında Fethullahçılık’tan geriye ne kaldı?
15.07.2025 Mehmet Altan ile Türkiye’nin Gidişatı (11): Süreç hız kazandı & Dokuzuncu yılında 15 Temmuz
14.07.2025 PKK teslim mi oluyor?
20.07.2025 Apoculuk ve Fethullahçılık: Benzerlikler ve farklılıklar
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı