Devlet Bahçeli çözüm sürecini, MHP’yi ve devleti kurtarmaya çalışıyor

31.03.2025 medyascope.tv

31 Mart 2025’te medyascope.tv'de yaptığım değerlendirmeyi yayına Gülden Özdemir hazırladı

Merhaba, iyi günler, iyi bayramlar. Bugün Kadri Gürsel'le yaptığımız ‘‘Hafta Başı’’nı izleyenler, şu andaki yayının anonsunu yaptığımı görmüşlerdir. Devlet Bahçeli'nin bugün Türkgün’de çıkan yazısından hareketle bir şeyler söylemek istiyorum. Uzun bir yazı ve Bahçeli'nin 19 Mart sürecinden sonra hasta yatağından, artık tedavi gördüğü ya da tedavisinin sürdüğü ya da dinlendiği evinden yaptığı en uzun açıklama diyelim. Aslında açıklama da değil; bir makale gibi, küçük çaplı bir grup toplantısı konuşması gibi. Ve bunun ekseninde, benim ‘‘yeni çözüm süreci’’ dediğim olay var. Bahçeli bu konuda çok ısrar ediyor, bunu vurguluyor. Bunun nasıl Türkiye'nin önünü açacağını söylüyor. Çok ilginç bölümler var. Mesela, Öcalan'ın söylediği ‘‘Kültüralist politikalar dahil hiçbir talep söz konusu değildir’’ açıklamasını referans alıyor, ‘‘İmralı çağrısında yer alan…’’ diyor ve ‘‘Türkiye'nin kutlu geleceğini hep birlikte inşa edelim’’ diyor. Şimdi burada yeni ne var? Yeni aslında birçok şey var. Bir kere, 19 Mart sürecinden sonra Bahçeli'nin yaptığı açıklamaların hemen hemen hepsinde hedef Cumhuriyet Halk Partisi ve Özgür Özel'di. Bu arada da DEM Parti'ye teşekkür vardı en sonuncusunda ya da çözüm sürecine birtakım referanslar vardı; ama Bahçeli açık bir şekilde Erdoğan'ın yanında yer alıyordu. Onun kadar heyecanlı olmasa da burada CHP'yi etkisizleştirme çizgisini ısrarlı bir şekilde savunuyordu. Bunun birtakım ifadeleri vardı, çok sert ifadeler vardı. Bu yazıda hiç böyle bir şey yok. Özgür Özel'in adı geçmiyor, CHP'nin adı geçmiyor, son olaylardan hiçbir şekilde bahsedilmiyor. Sanki 17 Mart'ta çıkmış bir yazı gibi. Bunları neden yok sayıyor? Bunları neden görmezden geliyor? Bu konuda farklı fikirler dile getirilebilir. Benim düşüncem şu ki; şu yaşanan sürecin, 19 Mart sürecinin, Bahçeli'nin başlattığı, Ekim ayında startını verdiği yeni çözüm sürecinin önünü tıkadığını görüyor Bahçeli ve dolayısıyla bu olayı, yani çözüm sürecini buradan kurtarmak istiyor. Önceki açıklamalarında CHP'yi hedef alarak, CHP'nin bir şekilde etkisizleşeceğini herhalde bekledi. CHP'nin cevaplarının yetmeyeceğini düşündü. Fakat CHP'nin çok güçlü bir toplumsal destek alması, toplumsal muhalefetle buluşması, 15 milyonun üzerinde insanın Ekrem İmamoğlu için ön seçimde oy kullanması ve en son Maltepe mitingi herhalde o beklentilerin gerçekleşmeyeceğini göstermiş olsa gerek. Yani kazanılabilecek bir savaş olmaktan çıktı bu 19 Mart süreci. En azından Bahçeli için böyle olduğunu düşünüyorum. 19 Mart'ı, Ekrem İmamoğlu olayını, bu operasyonu Erdoğan Bahçeli'den habersiz, Bahçeli'ye rağmen yapmış değildir. Zaten bugün yine Özgür Özel'in basın toplantısında verdiği bir bilgi var. Diyor ki, ‘‘Cumhur İttifakı'ndan bir genel başkan yardımcısı, bir gazeteciye ‘Bayramdan önce Ekrem İmamoğlu tutuklanacak’ diye bilgi verdi, bunu biliyoruz’’ diyor. Onu aslında bilen biliyor, birçok kişi biliyor. Ne zamandır biliyoruz. MHP'ye yakın bir gazeteci söz konusu ve MHP'li bir genel başkan yardımcısı söz konusu. Çoktan sosyal medyaya da düşmüş olsa gerek ya da düşecektir. MHP'nin bu süreçten habersiz olması imkansız. Zaten yargı içerisinde de çok güçlüler. Yani iktidar MHP'den gizlese dahi bundan bir şekilde haberdar olurlardı. Ama hiç de öyle gizli kapaklı bir şey yapıldığını düşünmüyorum. Birlikte kotarılmış bir şey. Bahçeli belki Erdoğan kadar hevesli, istekli olmayabilir ama bir şekilde buna onay vermiş. Anlaşılan şöyle bir hesap vardı: Bu operasyon olacak, CHP çok büyük bir darbe yiyecek, kendini toparlayamayacak, insanları sokağa çıkaramayacak ve bölünecek hatta ya da iç kavgalar başlayacak; belki de CHP'ye de kayyum atacaklar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne de kayyum atayacaklar. CHP'nin neredeyse tasfiye edildiği bu ortamda devlet, iktidar, Kürtlerle, Kürt hareketiyle daha kolay, daha hızlı ve daha az şey vererek bir pazarlık yapacak ya da bu süreci öyle tamamlayacak. Yani şu anda son seçimde Türkiye'nin birinci partisi olan bir partiyi bir yargı operasyonuyla ve ardından gelen darbelerle tasfiye edebilmiş ve gücüne güç katmış bir devlet, Kandil'le, İmralı'yla çok daha güçlü bir şekilde konuşacaktı. Ve burada CHP'nin tasfiyesiyle beraber, önü iktidarın iyice açılacak ve Kandil'den o beklenen kongre kararı da gelecek, peşinden birtakım silah bırakma, fesih gibi süreçler de işleyecekti. Ama burada hesaplar çok kötü bozuldu. İlk günden itibaren, biraz bocalamanın ardından CHP yönetimi, Özgür Özel ve en önemlisi gençler olaya el koydu ve iktidarın hesaplarını bozdu. Parçalanacak, dağılacak, ikiye bölünecek, yok olmaya yüz tutacak bir CHP yerine; çok daha güçlenen, toplumsal muhalefetle buluşan bir CHP çıktı. Bir diğer yandan iktidarın hesabı olan, işte bu yolsuzluk, rüşvet iddiaları vesaire üzerinden CHP'yi itibarsızlaştırma çabası da hiçbir şekilde etkili olmadı. Kendi medyasında birtakım insanların çalıp söyledikleri bir olay olmanın ötesine geçemedi. Bir diğer husus da tabii çok, nasıl söyleyeyim, acemilik diyeceğim, acemilik değil aslında, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına, bazı arkadaşlarına ‘‘kent uzlaşısı’’ yüzünden de soruşturma açıldı. Yani DEM Parti ile iş birliği yapmak suç olarak gösterildi. Bu da öncelikle DEM Parti'yi çok daha net bir şekilde başından itibaren iktidara karşı CHP'nin yanında pozisyon almaya sevk etti. DEM Parti tabanı çok ciddi bir şekilde meydanlara dökülmemiş olabilir ya da ön seçimde DEM Parti taraftarları Ekrem İmamoğlu için dayanışma sandıklarına koşmamış olabilir. Ama DEM Parti'den yapılan açıklamaların hemen hemen hepsi… Eş Başkanlar ayrı ayrı Saraçhane'ye de gittiler, orada Özgür Özel'le de buluştular. CHP Genel Merkezi’ni ziyaret etti DEM Parti heyeti vesaire. Bütün bunlar aslında DEM Parti'nin CHP'nin yanında durduğunu gösterdi. Çok aktif olmayabilir. Tuncer Bakırhan'ın sonraki yaptığı "Biz onların sokak elemanı değiliz" açıklaması tabii ki biraz farklı algılandı. Ama en önemlisi Selahattin Demirtaş'ın açıklama yapmaması, bu topa girmemesi de, onu da bir kenara koymak lazım. Ama burada şunu söylemek lazım: DEM Parti, bir, CHP'nin direnmesinin etkisiyle, iki, kent uzlaşı meselesinin işin içerisine sokulmasıyla, kayyum tartışmalarının yeniden gündeme gelmesiyle ve bu yapılanları çok açık bir şekilde Kürt hareketine yıllardır yapılanlara alabildiğine benzemesi nedeniyle değil iktidarın yanında yer almak, nötr bile kalmadılar, CHP'ye daha yakın durdular, tabii ki birtakım soru işaretleriyle beraber. Böyle bir ortamda, kent uzlaşısının tekrar kriminalize edildiği bir ortamda, insanların gizli tanık ifadeleriyle, sadece ve sadece gizli tanık ifadeleriyle ve medya kampanyalarıyla tutuklandığı bir ortamda Kandil de sesini kesti. Yani o beklenen kongre açıklamasını yapmadı. Israrla söylediler. Milli Savunma Bakanlığı'ndan açıklama yapıldı, Bahçeli açıklama yaptı, biliyorsunuz, hatta Malazgirt’i de adres olarak gösterdi. Ama şu ana kadar böyle bir açıklama gelmedi. Arada çok önemli bir husus var: 19 Mart'tan önce Nevruz'a Abdullah Öcalan'ın mesaj vermesine, Nevruz'a özel mesaj vermesine de iktidar izin vermedi. İlginç bir şekilde izin vermedi. Bütün bunların hepsini bir araya koyduğumuzda, çözüm sürecinin ciddi bir şekilde yerinde saydığı, en azından askıya alındığı bir olay görüyoruz. Erdoğan bunu askıya aldı. CHP'nin işini hallettikten sonra o olaya el atmayı düşünüyordu herhalde. Ama CHP'nin işini halledemediği için, bu sefer Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmakla karşı karşıya kaldı. Ve dolayısıyla şimdi Bahçeli'nin bu son açıklamasını durumu kurtarma çabası olarak görüyorum ben, çözüm sürecini kurtarmak. Çözüm sürecini kurtarırken aynı zamanda kendi pozisyonunu, partisinin pozisyonunu da kurtarmak ve tabii ki Bahçeli'nin bir tür sözcülüğünü yaptığı devleti kurtarmak. Bugünkü yazısının içerisinde sürekli bir devlet vurgusu var. Ama buna ek olarak çok ciddi bir şekilde, Bahçeli'de görmeye alışık olmadığımız ölçüde bir bağımsız yargı vurgusu var. Bağımsız yargı vurgusunu bugün yapıyor olması bir anlamda şu anda siyasallaşmış bir yargının bir siyasi operasyon yaptığını da kabul etmek anlamına geliyor bence. Bir hesap yapıldı, birlikte bir hesap yaptılar; hesap tutmadı. Erdoğan henüz bu hesabın tutmadığını kabule yanaşmıyor ve heybeden yeni turplar çıkacağını söylüyor, yeni operasyonlara hazırlanıyor belli ki. Belki bu arada o hep söylenen Gezi davası tekrar açılıp yine çok sayıda kişi içeri alınacak, gözaltına alınacak, belki tutuklanacak vesaire. Ama benim bugünkü yazısından anladığım kadarıyla Bahçeli, bu yolun çok da fazla sürmesine taraftar değil, buradan gidilebilecek fazla bir yol olmadığını gördüğünü düşünüyorum. Yarın öbür gün bunun tartışmaları daha fazla yansıyacaktır. Erdoğan'ın bu stratejiyi, yani yargı eliyle CHP'yi etkisizleştirme stratejisini sürdürme ısrarına tanık olursak, Cumhur İttifakı'nda ciddi tartışmalara da tanık olabiliriz. Ama Erdoğan bir şekilde, kademeli bir şekilde bu stratejiden vazgeçerse ya da bu stratejiyi dondurursa, o zaman durum belki değişebilir. Fakat şu haliyle bakıldığı zaman hesapların tutmadığı, tasfiye etmek istedikleri hareketi hiç ummadıkları kadar güçlendirdikleri ve bunu, bu durumu değiştirebilmek için ellerinde çok fazla imkân olmadığını ve dolayısıyla, en azından Bahçeli açısından söylüyorum, tekrar çözüm sürecini gündeme getirerek ve hatta buna Cumhuriyet Halk Partisi'ni de katarak durumu kurtarmak, kendilerini kurtarmak ve bu anlamda da devleti kurtarmak yoluna gideceğe benziyorlar. Burada tabii önemli olan bir husus var, o da Kürt hareketinin DEM dışındaki aktörlerinin, İmralı'nın ve Kandil'in ne diyeceği. İmralı'dan ne zamandır ses çıkmıyor, en son Şubat'taki açıklamayı gördük, o zamandan beri bir ses yok. Bakalım heyetin bir daha gitmesine izin verilecek mi ve heyet gittiğinde Öcalan onlara ne söyleyecek? Ve tabii ki bir diğer husus da Kandil, Bahçeli'nin bir kere daha ısrar ettiği kendini fesih kongresini toplama konusunda herhangi somut bir şey söyleyecek mi? Şu haliyle Kandil'in bu durumdan hiç de şikayetçi olmadığını düşünüyorum. Çünkü güçlü olma iddiasındaki bir iktidarın çok ciddi bir şekilde zayıflamasına tanık oluyorlar. İktidar zayıfladığı ölçüde kendilerinin güçlendiğini ve ellerinin de güçlendiğini düşünüyor olsalar gerek. Dolayısıyla iktidarın bir an önce durumu kendisinin toparlayabilmesi gerekiyor. Bakacağız, Erdoğan gaza basmaya devam mı edecek, yoksa Bahçeli'den, bence, gelen frene basma çağrısına uyarak stratejisini adım adım değiştirecek mi?
Evet, bitirmeden sizlerden Medyascope'a Patreon ve YouTube ‘‘Katıl’’dan destek olmanızı rica ediyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
06.04.2025 Erdoğan’ın CHP ile ilgili hiçbir hesabı tutmadı
04.04.2025 Haftaya Bakış (261): Boykot iktidarı neden korkutuyor? Bahçeli'nin dönüşü & CHP'nin olağanüstü kurultayı
04.04.2025 Siyasi iktidarın boykot paniği biteceğe benzemiyor
03.04.2025 Erdoğan gaza mı basacak, frene mi?
02.04.2025 Transatlantik: Türkiye'deki boykot çağrıları dünyada nasıl yorumlanıyor? Marine Le Pen'e siyaset yasağı, Trump'ın Körfez turu
02.04.2025 İnsanları zorla boykotçu yapıyorlar
01.04.2025 “Vicdanları kanayan AK Partililer”: Kim bunlar?
31.03.2025 Korku eşiği ne zaman ve nasıl aşıldı?
31.03.2025 Devlet Bahçeli çözüm sürecini, MHP’yi ve devleti kurtarmaya çalışıyor
13.04.2025 19 Mart Erdoğan’ın en büyük siyasi hatası olabilir: İşte hiç beklemediği on sonuç
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı